Allah’ı unutanlar ve Allah’ın da kendilerine unutturduğu kimseler gibi olmayın

28 ekim

kudsî hadîslerinde şöyle buyurdu: «Ey âdemoğlu! Ben kulumun zannında, kendimleyim. Halbuki Beni andığı an onunlayım. Beni tek ba­şına zikrederse, onu zâtımda rahmetimle anarım. Beni bir toplulukta anarsa, Ben de onu daha hayırlı bir toplulukta anarım. Ey âdemoğlu! Be­ni ancak Benden başkasını unutan zikreder. Başkasını unutarak beni zik­ret ki, aradaki perdeyi açarak seni anayım. Beni dilinle an ki, seni rızâmla anayım. Beni kalbinle an ki, seni Bana kavuşaturarak anayım, Beni küçü­lerek an ki, seni üstün kılarak anayım. Beni bollukta an ki, seni darlıkta anayım. Beni mücâdele ile an ki, seni müşahede ile anayım. Beni kulca an ki, seni Rab’ca anayım. Beni fena ile an ki, seni beka ile anayım. Ey âdemoğlu! Beni unutuyor ve başkasını hatırlıyorsun hep. Beni zikreden hayırlı bir dille ikram olunmuşken kalbin başkasıyla meşgul. Eğer beni bulsaydın benden başkasını anmazdın. Ey âdemoğlu! Beni zikretmekle şükretmiş,  Beni unutmakla küfretmiş olursun.  Ey âdemoğlu! Zikrimle ni’met bul ve Benimle ferahla. Ey âdemoğlu! Kulumda benim zikrim gâüp durumda olunca; o Bana, Ben de ona âşık olurum. Ey âdemoğlu Kim be­nim zikrimle meşgul olursa, ona Benden İsteyenlere verdiğimden daha üstününü veririm.»

Peygamber Efendimiz (S.A.V.) buyurdular: «Allah Teâlâ dedi ki: Lâ-İlâhe illellah, benim kalemdir. Kim oraya sığınırsa, azabımdan emîn olur. Ey âdemoğlu! Kim Beni arzularsa, Beni bulur. Kim Beni bulursa, Bana hizmette bulunmuş olur. Kim Bana hizmet ederse, Beni zikretmiş olur. Kim de Beni zikrederse, Ben de onu anar ve ona sevgili olurum.»

Cenâb-ı Peygamber (S.A.V.) ümmetine şefkat gösterip Hazret-i Mev­lâ’yı zikr etmenin en üstün ve en zevkli şey olduğunu duyurmuştur.

Nitekim hadîs-i şeriflerinde buyurdular:

«Bir mecliste zikreden cemâati, mutlaka melekler tavaf edip rahmet getirirler. Onlara huzur ve sükûn iner ve Allah, onları kendi yanında olan üstün meleklerin ruhları arasında anar.»

«Allah’ı zikirle Kur’ân okumaya devam et, şüphesiz onlar sana yer­yüzünde apaçık bir nûr ve gökyüzünün ötesinde de güzel bir zikirdir.»

«Kim ki, Allah’ı zikretmenin sevgisine kavuşmuştur. Allah da onu sev­gisine mazhâr kılmıştır.»

«Mevlâ’nın kuluna bağışı ona zikrini ilham etmesidir.»

« (Kim lâilâhe illellah) derse, kalbinden perde kalkar.»

«Her şeyin bir parlatıcısı vardır. Gönlün parlatıcısı da Allah’ı zikirdir.»

«Hakk Teâlâ’nın «ve elbette Allah’ı zikir en büyüktür» dediği o zikirdir ki, «Beni zikredin, Ben de sizi anarak, size lûtufta bulunayım,» ifadesiyle, onu size vaadetmiştir. Zira, O’nun sizi anması, sizin O’nu zikretmenizden daha büyük, daha güzel, daha tam ve daha mükemmeldir.»

«Gerçekte Şeytan burnunu insanın yüreğine koyar. Eğer o yürek Mevlâ’yı zikrediyorsa hemen tersyüz olup kaçar. Eğer o yürek Mevlâ’yı unutmuşsa, onu parça parça çiğneyip yutar.»

«Öyle zikrediniz ki, halk görüp size mecnûn desin.»

«Allah’ı zikirden daha üstün bir sadaka olmaz.»

«Altın ve gümüş bağışlamaktan, düşmanlarının boyunlarını vurmak­tan ve bütün güzel amellerden size daha yararlı olan, derecenizi en yük­seğe çıkaran Allah’ı zikretmektir.»

«Rabb’ini zikredenle etmeyenin hâli, diri ile ölü gibidir.»

«Bir kimse Allah’ı zikirden daha fazla kendisini kurtuluşa erdirecek iyi bir amel işleyemez.»

«Bir kimse kucağını paralarla doldurup fakirlere dağıtsa ve bir diğeri de Allah’ı zikirle meşgul olsa, Allah katında, o zikreden, o bağı yapandan daha üstündür.»

«Sizden kim bir cennet bahçesine rast gelirse, ondan payını alsın. O’ cennet bahçeleri de zikir meclisleridir.»

«Bir topluluk aynı mecliste oturup, Allah’ı zikretmeyip ondan ayrı kal­salar, sevimsiz bir şeyden ayrı kalır gibi, o meclis için onlar Kıyamet gü­nünde hasret çekerler.»

«Cennet ehli asla hasret çekmez. Ancak, Allah’ı zikretmeyip boş ge­çirdikleri saatlere yanarlar.»

«Kim, sabah namazını cemâatle kılıp, güneş doğana dek, Allah’ı zi­kirle meşgul olup, iki rek’at namaz kılarsa, bir Hac ve bir Umre sevabı ka­zanmış olur.»

«Sabah namazını kıldıktan sonra Güneş doğana dek Allah’ı zikirle meşgul olmam, bana dünyadan ve içindekilerden sevgilidir. İkindiyi kıl­dıktan sonra Güneş batana kadar Allah’ı zikirle meşgul olmam yine bana dünya ve İçindekilerden daha kıymetlidir.»

«Mevlâ’yı zikreden, düşmanı tarafından öldürülmek üzere peşine dü­şülen ve tam ele geçeceksen sağlam bîr kale bulup hemen oraya sığına­rak, düşmanından kurtulan kişi gibidir ki, o mü’min kul, kendini Şey-tan’dan ancak Allah’ı zikirle korur.» Sadaka Rasûlullah (S.A.V.)

Yâni, Kelime-i Tevhîd (Lâilâhe illellah), Mevlâ’nın öyle sağlam kalesi­dir ki, onu can-ı gönülden tekrar eden ve gizlice ona devam eden yaratıl­mışların gafletinden kurtulur ve İlâhî dostluk meclisine kavuşur.

Author: Erzurumname

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir