İMAMI AZAM EBU HANİFE’NİN HAYATI

mamzam3

EBU HANIFE   (hicri 80/150 –  miladi 700/767)

İmam Âzam (büyük imam) lâkabıyla bilinen, Ebû Hanife künyesiyle meşhur Numân b. Sâbit b. Zevta (Zûta) mutlak müctehid ve fıkıhta Hanefi mezhebinin imamı.

Ebû Hanife, Kûfe’de hicrî 80 yılında doğdu. Numân ve ailesinin Arap olmadığı kesindir; onun Farisi veya Türk olduğu seklinde değişik görüşler vardır(Genel görüş Farisi olduğu yönündedir). Dedesi Zûta, Teym b. Sa’lebeogullari kabilesinin âzatlısı olup, Hz. Ali zamanında Kâbil’den Kûfe’ye gelerek; orada yerleşti. Zûta’nin oglu Sâbit de Kûfe’de ipek ve yün kumaş ticaretiyle uğraştı. İslâm’ın hâkim olduğu bir ortamda yetişen Numân b. Sâbit küçük yasta Kur’ân-i Kerîm’i hifzetti. Kirâati, yedi kurrâdan biri olarak tanınan İmam Âsım’dan aldığı rivâyet edilir (Ibn Hacer Heytemî, Hayratu’l Hisan, 265) Numân gençliğini ticaretle geçirdikten sonra İmam Sa’bî (20/104)’nin tavsiye ve desteğiyle öğrenimine devam etti. Arapça, edebiyat, sarf ve nahiv, şiir öğrendi. Yetiştiği Kûfe şehri ve bütün Irak bölgesi müslim-gayrimüslim birçok düşüncenin, itikâdi fırkaların bulunduğu, itikadla ilgili ateşli tartışmaların yapıldığı rey ehlinin yerleştiği bir şehirdi. Dindar bir ailede yetişen Ebû Hanife’nin de bu itikâdi tartışmalara zaman zaman katıldığı kuvvetle muhtemeldir.

Hocası Hammâd b. Ebî Süleyman, Ibrahim en-Nehaî ve Sa’bî gibi iki büyük âlimden fıkıh okudu. Abdullah b. Mes’ud ve Hz. Ali’nin fıkhına sahip Kadi Sureyh, Alkame b. Kays, Mesruk b. el-Ecda’in fıkhından faydalandi. Ebû Hanife’nin fıkhında daha ziyâde Ibrahim en-Nehaî okulunun tesiri görülür. Dehlevî, “Hanefi fikhinin kaynagi, Ibrahim Nehaî’nin kavilleridir” der (Sah Veliyullah Dehlevî, Huccetullah’il Bâliga, i, 146). Ayrıca Ebû Hanife, “istihsan” kullanmada tartışılmaz bir ilim elde etmiştir. Onun tâcir olarak halkin günlük hayatıyla iç içe olusu ve sIk sIk ilim merkezlerine seyahat edip birçok âlim ile düşünce alışverişinde bulunması, bu alanda saygınlığına sebep olmuştur. Hac seyahatlerinde tâbiîn âlimlerinin ileri gelenleriyle görüsmüs, ilmî sohbetlerde bulunmuş, onlardan hadis dinlemiştir. Atâ b. Ebî Rebâh, Atiyye el-Avfi, Abdurrahman b. Hürmüz el-A’rec, Ikrime, Nâfi’, Katâde bunlardan bazilaridir (Zehebî, Menâkibu’l-Imâm Ebi Hanife ve Sahiheyni Ebi Yûsuf ve Muhammed b. el-Hasen, Misir). Kendisi söyle der: “Hz. Ömer’in fıkhını, Hz. Ali’nin fıkhını, Abdullah b. Mes’ud’un ve Abdullah Ibn Abbâs’ın fıkhını onların ashâbından aldım” (M. Ebû Zehra, Ebû Hanife, 44).

Ebû Hanife, hilâfet 132 yılında Abbâsilere geçinceye kadar Irak’tan Hicâz’a gitti; orada Mâlik b. Enes (179) ve Sufyân b. Uyeyne gibi ileri gelen imamlarla görüştü; hacca gelen çeşitli merkezlerin âlimleriyle irtibat kurdu, 136 yılında Abbâsi yöneticisi Ebû Câfer el-Mansur’un basa geçmesiyle Kûfe’ye döndü. Ama onu da tasvip etmedi; ehl-i beyt lehine fetvâ verdi (M. Zemahserî, el-Kessâf, ii, 232). Çağdası Imam Câfer el-Sâdık ile mütâbakatı vardır. Iki yıl onun meclisinde bulunmuş ve, “bu ikiyıl olmasa Numân helâk olurdu” demiştir. Hicrî i50 yılında vefât ettiğinde yakınlarına, “Sultanın gasbettiği hiçbir yere gömülmemesini” vasiyet etmiştir.Imâm-ı Azam bazı rivâyetlere göre işkence edilirken, zehirlenerek şehid edilmiştir. Dâvûd b. el-Vâsitî’nin nakline göre her gün hapiste ona başkadı olması teklifi yapılır, o her defasında reddeder, böylece sonunda yemeğine zehir katılarak şehid edilir. Ibn el-Bezzâzi de Ebû Hanife’nin hapisten çıkıp evine döndüğünü, ancak devletin onu halkla temastan engellediğini ve evinde gözetim altında tutulduğunu zikreder (el-Bezzâzi, Menâkibu’l-Imâmı’l-A’zam, II, i5)

Author: Erzurumname

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir