Erzurumun büyük alimlerinden Alvarlı Lutfi efenin Bediüzzamanın talebesi Hulisi beye yazdıgı mektup

16-1 OCAK

“Gülbin-i tevhidte gunce-i hemrah, Hulusi Efendi kardeş;

Nur-u tevhid İle dilde dilara bir haknüma zata olmuşsun yoldaş,

Tuttuğun dümeni elden bırakma, ilm-i ledünnane olmuşsun sırdaş,

Kerem-i Kerime bu mazhariyet bir kadr-i vâlâya olduğun hâldaş.

Hamd eyle Mevlâ’ya rube zemin o! nâehle esrarını, eyleme faş.”

Dest-gîr’in dâreynde, Hazret-i Allâh ola

Pîşrevin Nûr-i hüdâ, feyz-i Resûlullah ola.

Hâzâ min fazl-ı Rabbî , Bediüzzaman nâmıyla teşehhür eden zât-ı âl-i kadrin, himmet-i merhametlerini hakk-ı âcizânemde celb etmeniz, dünya ve mâfiha değer.

Yâdigâr-ı Fahr-i Âlemdir o zat, bu ümmete,

Nâil ettin dû-dîde’m sen bizi, bu himmete,

Kaddesallahu sırrahu ve ahsenehu birrehu

Bu meydân-ı hidayette nice bir şîr-i ner var

O zât-ı âli kadr-veş bize bugün siper var.

Cenâb-ı Zü’l-Kerem, O zât-ı Muhteremin ömr-i zî-saadetlerini bu Ümmet-i Muhammed’e sâyebân olması için, lütuf-u keremiyle uzun ömürle muammer buyursun ve sizler gibi bir yâr-ı Sâdıkın sıdk-ı sadâkatini müzdâd ederek, o Zâtın feyzinden istifade etmeye müyesser buyursun, âmin!

Yâr-ı vefâdarım, muhabbet-i iktisârım Hulusi Bey!

Bâde’s-selâm ve’d-duâ: Cümle ihvan-ı îmaniyle beraber cânâ seni dilşâd ede, Hazret-i Hak nur-ı basar.
Bu tarafta olan ihvân-ı din, sizin selamınızı müteşekkirâne aldıkları gibi, o zât-ı âl-i kadrin de göndermiş olduğu merhamet-i selamlarını can beraberi kabul etmişlerdir.

Muhammed Lütfî (Rahmetullahi Aleyh)   Kaynak: Barla Lahikası

Alvarlı Hoca Muhammed Efendi (1868/9-1956)

Asıl ismi Muhammed Lütfi olmakla birlikte “Alvarlı Efe Hazretleri” lâkabıyla tanınıp meşhur olmuştur. Erzurum’da yetişip büyüyen âlimlerden olup mutlâkiyet, meşrutiyet ve cumhuriyet dönemlerini yaşamıştır. Bitlis âlim ve şeyhlerinden Muhammed Küfrevî Hazretlerine bağlanmış ve bilâhare onun halifelerinden biri olarak irşat vazifesinde bulunmuştur. Bediüzzaman Hazretleri talebelerinden Hulusi Beye yazdığı mektuplarından birinde ismini zikretmiş ve selâmlarını iletmesini talebesinden istemiştir. Doksan yıla yakın bir ömür sürmüş ve mesaisini insanların kurtuluşuna sarf etmiştir.

Risale-i Nurda ismi “Alvarlı Muhammed Efendi” olarak geçmektedir. Bediüzzaman Hazretleri talebelerinden Hulusi Beye yazdığı bir mektubunda adından söz etmekte ve; “Silsile-i ilmiyede bana en son ve en mübarek dersi veren ve haddimden çok ziyade şefkatini gösteren, Hazret-i Şeyh Muhammedü’l-Küfrevî’nin (kuddise sirruhû) hulefâsından Alvarlı Hoca Muhammed Efendiye ve ihvanlarına çok selâm ve arz-ı hürmet ederim.” (Barla Lâhikası s. ) Demek suretiyle Küfrevî Hazretlerinin aynı zamanda müşterek hocaları olduğunu da belirtmektedir.

Kur’ân ve imana hizmet ederken sade bir hayat yaşayan Muhammed Efendi hiçbir zaman lükse ve ihtişama ehemmiyet vermedi ve meyil göstermedi. Ders ve sohbetlerinde Peygamber Efendimiz’in (asm) ve sahabe sevgisinin ehemmiyeti üzerinde durdu. Sünnetine sahip çıkarak ihya etmeye çalıştı. İnsanların Kur’ân nurundan istifade etmeleri için gayret sarf etti.

Kendini İslâma ve insanlığa adayan büyük simalar gibi Resulullah’ın ahlakını esas alan Muhammed Lütfi Hazretleri halktan maddî yardım talep etmeme noktasında azamî gayret gösterdi. “ilmi kazanç vasıtası yapıyorlar” diye ithamda bulunan insanları hayatı ile fiilen tekzip etmeye çalıştı. Doksan yıllık ömrü boyunca bir evin sahibi olamadığı gibi bunun için bir çaba da sarf etmedi. Giyim kuşamında ise temizliğe azamî dikkat gösterdi. Hizmet gördüğü tekkede de bu mütevazilik her zaman göze çarptı.

Muhammed Lütfi Efendi cömertliği ile de dikkat çekti. Kendisine hediye olarak gelen şeyleri misafirlerine ve ihtiyaç sahiplerine verdi. Misafirperverliği had safhada idi. Yirmili yaşlarından vefatına kadar sofrasından misafir hiçbir zaman eksik olmadı. İhtiyaç sahiplerinin sıkıntılarını gidermekten büyük mutluluk duymakta ve lezzet almakta idi. Misafirin ehemmiyeti hakkında da şu mısraları yazdı:

Misafirin kademleri kesilse,

O evden bereket ref olur elbet.

Gönülde sehavet gülleri solsa,

Hurmet-i ahbaba kalır mı himmet.

Masumların, düşkünlerin ve hastaların yardımına koşmanın İlâhî emir olduğunu hal ve hareketleriyle göstermeye çalıştı ve örnek oldu. İnsan hak ve hukukunun ne kadar ehemmiyetli olduğunu; “Sakın incitme bir canı/ Yıkarsın arş-ı Rahmanı” beytiyle ifade etti. Bereketli bir ömür yaşayarak 12 Mart 1956 yılında vefat etti. Mezarı Alvar Köyünde babasının mezarının yanında bulunmaktadır.

Author: Erzurumname

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir