ilmi hususlarda asabiyetin kötülügü hakkında

hadis 3

Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Kimin kalbinde bir-hardal tanesi kadar olsun asabiyet (tarafgirlik, ırkçılık) varsa, Allah onu kıyamet günü cahiliyet Araplarıyla bir arada haşredecektir.

Cahiliyet asabiyetlerinden (tarafgirliklerinden) biri de ilmî hususlarda inat etmek, kendisine, hocasına veya şeyhine ait görüşü, hakkı açıklamak ve batılı iptal etmek maksadının dışında savunup desteklemektir. Böyle bir asabiyetin sair asabiyetlerden daha çirkin ve iğrenç olduğu gayet açıktır. (Böyle olmasının) mutaassıb (asabiyetçi) açısından sebebi, ilim ehlinin insanoğlunun terbiyecisi olmaları gerekmesi, nübüvvet ve velayet ağacının dalları olmaları icab etmesi, bu durumun vahametini ve fasit ahlakın sonuçlarını bilmeleri ve Allah göstermesin, eğer kendileri cahiliyet asabiyetine sahip olur ve şeytanın rezil sıfatlarıyla sıfatlanmış olurlarsa kabahatlerinin daha keskin ve durumlarının sonucunun daha vahim olmasıdır. Kendini hidayet çırağı, insanlığın ışığı, saadetin kılavuzu ve ahiret yollarının göstericisi olarak tanıtan biri eğer, Allah göstermesin, kendi söylediklerine aykırı davranır ve batını zahirine muhalif olursa, böyle bir ikiyüzlülük (riya) ve nifak zümresinde yer alır ve ilminden suistifade eden, amelsiz bir alim sayılır ki, bunun cezası daha büyük ve azabı daha elimdir. Bunların durumu Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmiştir:
“Kendilerime Tevrat yükletilip de onun gereğini yerine getirmeyenlerin durumu, kitaplar taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah ‘m ayetlerini yalanlayanların durumu ne kötüdür. Allah zalimler topluluğunu hidayete eriştirmez.” (Cum’a Suresi, 5.)
Şu halde ilim ehlinin bu makamları korumaları ve kendilerini bu fesatlardan tam anlamıyla arındırmaları çok daha gereklidir, ta ki hem kendileri ıslah olsunlar hem de toplumu ıslah etsinler, vaazları daha etkili olsun ve nasihatleri kalplerde yer etsin. Alimin fesadı, ümmetin fesadına sebep olur ve malumdur ki, başka fesatlara kaynaklık eden bir fesat ve başka günahların doğmasına yol açan bir günah, Veliyyu’n-Ni’am’ın (Allah’ın) katında cüz’î ve başkalarını etkilemeyen sair fesat ve günahlardan çok daha büyük ve tehlikelidir.
Bu huyun ilim ehlinde bulunmasının bir diğer iğrençlik ve kötülüğü de bizzat ilmin kendisinden ileri gelmektedir. Çünkü bu asabiyet, ilme hiyanet etmek ve ona karşı değer bilmezlik demektir. Bu emaneti (ilmi) üstlenen ve bu ödülle ödüllenen birinin onu saygınlığını muhafaza etmesi ve onu sahih ve salim bir şekilde iletmesi gerekir. Ve eğer taassub ve cahillik ederse ona hiyanet etmiş, zulüm ve eziyet etmiş demektir ki bu, çok büyük bir günahtır.
Diğer bir kötülüğü de muhatab açısındandır. Çünkü ilmi toplantılarda muhatab, ilim ehlidir.Bu ilahi ödülle donanmış kişilere saygısızlığın ise çok ağır bir sonucu ve cezası vardır. Çünkü yersiz asabiyetler kimi zaman insanın ilim ehlini horlayıp onlara hakaret etmesine yol açmaktadır. Bu büyük günahtan Allah Teala’ya sığınırım.
Bir diğer kötülüğü de “mutasseblar (kendisi uğrunda taassub gösterilen) açısındandır ki bu, insanın ya hocası veya şeyhidir ve elbette ki bu tutum ters tepecektir. Çünkü değerli şeyh ve hocalar (nazarallahu vücûhehum) hakkın yanında yer alanlara ilgi gösterir ve cahiliyyet asabetiyle hakkı gücendirip batılı güçlendirenlerden nefret edip kaçınırlar.
Şu halde ilim ehlinin (zadehumu’l-lahu şerefen ve azâmeten) kendilerini ahlakî ve amelî fesatlardan arındırmaları, güzel amellerle ve kerim bir ahlakla donanmaları ve kendilerini Allah Teala’nın onlara bahşettiği şereften uzaklaştırmamaları çok daha gerekli bir farzdır ki, bunun tersine olan bir durumun hüsranını Allah Teala’dan başkası bilemez. Vesselam.

kırk hadis şehrinden alıntı

Author: Erzurumname

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir